Özel öğrenme güçlülüğün tedavisi ilaç ile mümkün değildir. Ancak edebilen diğer tanılar düşünüldüğünde DEHB vb. medikal tedavi gerektirebilir. Söz konusu sadece dislektik bozukluk mevcut ise yoğunlaştırılmış eğitim-öğretim ile bozukluk minimize edilebilir. Öğrenme Güçlüğüne yönelik eğitim programlarının uygulamasında davranışçı ve bilişsel tekniklerden yararlanılır. Bireysel farklılıklar göz önünde bulunduracak şekilde; bu eğitim programlarında fonolojik farkındalık, görsel algı, sıralama, bellek, motor gelişim gibi alanlar mevcuttur.
Fonolojik farkındalıkta; bireyin ses farkındalığı, kelime bilgisi/hatırlaması ve işitsel ayırt etme durumlarını göz önünde bulundurularak çalışmalar yürütülür. Hemperstall'e göre fonolojik farkındalık; cümlelerin sözcüklerden meydana geldiğini, uyaklı-kafiye- olduğunu, aynı sesle başlanabileceğini/bitebileceğini, sözcüklerin hecelere ayırabileceğini, tek tek seslere ayırabileceğini, sözcüklerden sesler çıkarılma ve ekleme yapıldığında yeni sözcükler olacağını farkına varma olarak açıklamıştır.
Fonolojik farkındalık için görsel algının belirli bir yeterlilikte olması beklenilir. Çünkü, yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda, bireylerin öğrendikleri bilgilerin %70'ini görsel uyaranlardan oluştuğu ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda çocuk gelişimi uzmanı Piaget'e göre özelikle somut işlemler döneminde -ilk 5 yıl-olan çocuklara görsel uyaranlar ile öğretme işlemi yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Görsel algı; görseli ayırt etme, izleyip takip etme, olayları algılayıp organizasyonu kurma, görsel tanıma gibi maddelerle sıralanır. Bu maddeler tek tek araştırılıp detaylandırılmalıdır. Aynı zamanda görsel algı bozukluğu içinde yer alan Skotopik Duyarlılık Sendromu oküler bir problem olmamakla beraber; gözümüz aracılığıyla beyne iletilen bilgilerin işlenmesin de meydana gelen hatalar sonucu ortaya çıkan bir algı bozukluğudur. DEHB ' e benzer ve genetik ( APOB geni) faktörler ön plandadır. Irlen / Skotopik Duyarlılık Sendromunda konsantre olma, odaklanma, yazma da zorlanma, derinlik algıda yoğun problemler ve kelimeleri bulanık veya kaybolduğunu görme gibi durumlar söz konusudur.
Görsel algıyla birlikte sıralama ve bellek gibi olguları da göz önünde bulundurmak gerekir. Sıralamayla ilgili olarak; görsel ve işitsel uyaranları doğru bir şekilde sıralama, aynı zamanda fikir, olay veya yaşantıyı belli bir ölçüde sıralaması beklenilir ve bu planlı çalışmalar ile yürütülmelidir.
Bellekte ise görsel, işitsel ve kinestetik (hareket) gibi unsurlar ön plana çıkmaktadır. Görme, işitme ve konum/hareket gibi algılar öğrenme de doğrudan etkin rol oynar. Ancak öğrenmenin kalıcılığı için çalışan bir belleğe ihtiyaç duyulur. Anlık, kısa ve uzun dönemli olarak detaylandırılan çalışan bellek; öğrenmelerin devamı ve sürekliliği için aktif rol oynamaktadır.
Tüm bu mevcudiyetliğin temel yapı taşlarından motor gelişimde; kaba ve ince motor gelişiminin belirli bir hazır bulunuşluk düzeyi ile öğretim süreci başlatılır. Kaba ve ince motora bağlı duygusal ( mutluluk, sevinç, üzüntü, stres vb.) etmenler iç algı unsuruyla motor hareketler anlamlandırılır.
KONSÜLTASYON
Öğrenme de zorluk çeken ve yaşına oranla yeterli performans gösteremeyen çocuklarımızda özel öğrenme güçlüğünün akla gelmesi gerektiğinden bahsettik. Bu aşama da öncelik ebeveyn ve öğretmen farkındalığıdır. Ebeveyn ya da öğretmen bu durumu fark ettikten sonra çocuğun öğrenme de ne gibi sorunlar yaşadığı, olması gereken performansının ne derece aşağısında performans gösterdiği ve akranlarıyla arasındaki farkın değerlendirilmesi önemlidir. Çocuğun öğrenme biçiminde ki farklılıklar da göz önünde bulundurulmalı ve yazarak mı okuyarak mı yoksa görsel olarak mı daha iyi öğrendiği dikkate alınmalı ve buna göre eğitim planlaması yapılmalıdır. Bunlar sonucunda hala öğrenme de akranlarına göre gerilik gözlemleniyorsa özel öğrenme güçlüğünün olabileceği düşünülmelidir.
Ancak okul da başarısız olan, akranlarına göre notları düşük olan her çocuk özel öğrenme güçlüğü değildir. Bunun için yukarı da bahsettiğimiz tanı kriterleri yol gösterici olsa da mutlaka uzman desteği alınmalı ve değerlendirme sürecinde sonuçları netleştirmek için gerekli ölçekler kullanılmalıdır. Özel öğrenme güçlüğü tanısını koyabilmek için tek bir test veya yöntem yoktur. Bu süreçte başlıca kullanılan testler; WISC-R, WISC-4, CAS, Stanfort-Binet, Bender-Gestald görsel motor algı testleridir. Bu testler sonucunda uzman tarafından yapılan klinik gözlem sonucunda tanı konabilir.
Bu aşamalardan sonra çocuk, özel öğrenme güçlüğü tanısı alıyorsa rehberlik araştırma merkezlerine başvurularak çocuğa okulunda destek eğitim verilmesi sağlanmalı ya da özel eğitim merkezlerine başvurularak çocuk için gerekli bireysel eğitim planı hazırlanmalı ve çocuğa gereken eğitim desteği sağlanmalıdır.
Kısaca, tüm bu süreçte en önemli nokta “Farketmek”tir. Çocuktaki öğrenim güçlüğü ne kadar erken fark edilir ve bireysel eğitime ne kadar erken başlanılırsa yaşıtlarını yakalama sürecini hızlandırmak o kadar kolaylaşır. Bu süreçte fark etme genellikle 1. Ya da 2. Sınıfta olmaktadır ancak burada hedefimiz fark etme sürecini anaokulu dönemine çekerek, daha erken müdahale ile güçlüğü daha kolay giderebilmektir.